Değişen Okul Kavramı ve Değişmeyen Öğrenme Yaklaşımı
Okul çocuğun sadece eğitim aldığı, ders dinlediği, öğrendiği bir yer değildir. Okul, çocuğun akranlarıyla bir araya geldiği, oyunun ve yaşadığı sorunların içinde kendisini keşfettiği, potansiyelini ortaya koyarken aynı zamanda sınırlarını genişlettiği, sorumluluklarının farkına vardığı ve inisiyatif almanın ne anlama geldiğini deneyimlediği çok bileşenli bir ortamdır. Okulu ev ortamından ayıran en temel özellik ise, yürütülen akademik programın niceliği değil, okul topluluğunun tüm paydaşları ile birlikte çocuğun gelişiminde yarattığı anlamlı ve bütünsel farktır. Burada özellikle altını çizmek isterim ki öğrenme ve gelişim ancak çocuğun kendisini güvende hissettiği bir ortamda gerçekleşir.
Okulun dört duvardan özgürleştiği, çocukların öğrenenler olarak dijital ortamda bir araya geldiği bu süreçte en önemli başarı kriteri; okulu okul yapan temel unsur ve değerlerin değişen okul kavramına ne kadar taşınabildiğidir. Okullar, bu süreci sistem anlayışı içerisinde ele alırken, tüm parçaların birbiriyle etkileşimini göz ardı etmeksizin odağına öğrenenlerin ihtiyaçlarını koymalıdır.
Bu durumda okulu okul yapan temel unsurların neler olduğuna bakarsak;
- Eğitim anlayışı, ilkeleri ve hedefleri,
- Kurum kültürü ve öncelikli değerleri,
- Okul topluluğunun tüm paydaşları (öğrenci, öğretmen, veli ve diğerleri…)
- Program ve dayanakları (bilimsel ve pedagojik yaklaşım)
- Kaynaklar ve etkili kullanımı
Bu bağlamda fiziksel olarak bir arada olamayan öğrenenleri kapsayacak zenginlik, içerik ve esneklikteki bir programın uygulanması;
- Güçlü bir liderlik anlayışı ve başarılı bir takım çalışmasıyla,
- Alanında yetkin, öğrenmeye ve değişime açık eğitimci kadrosuyla,
- Tüm paydaşlar arasında sağlanan açık ve şeffaf iletişim yaklaşımıyla,
- Eğitim biliminin temel ilke ve verilerinin değişen okul anlayışına entegrasyonuyla mümkündür.
Eğitim ortamlarının ve araçlarının değişmek zorunda kaldığı bu dönemde; öğrenenlerin gelişim dönemi özelliklerinin, ihtiyaçlarının ve farklılıklarının tüm planlamaların merkezindeki yerini koruması daha da önem kazanmıştır. Örneğin yaş grubu özelliği ile yetişkin desteğiyle yürütülecek bir programda öğrencinin ekran karşısında kalabileceği maksimum zaman dilimi ile gerçekleştirilmesi planlanan asgari eğitim zamanının örtüşük olması göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir konudur. Bu nedenle uzaktan eğitim programındaki tüm parametrelerin (etkinliklerin süresi, sıklığı, aralıkları, günlük ve haftalık dağılımları, çeşitliliği, içerik ve niteliği) yaş gruplarının özelliklerine göre tasarlanması bu dönemin en önemli konusu olmalıdır.
Çocukta merak duygusunu harekete geçiremeyen, farklı ilgi alanlarına yönelik seçenekler sunmayan bir programın sürdürülebilirliği çok da olası değildir. Öğrenme etkileşime imkan tanıyan, geri bildirim ve öz değerlendirme süreçlerini dinamik tutan tasarımlarla mümkündür. Programın farklı öğrenme alanlarını hedef alan kurgusu bu nedenle daha da önem kazanmıştır.
Origamiden seramiğe, çizgi filmden animasyona sanat alanındaki çalışmalarıyla, fiziksel katılım gerektiren eğlenceli etkinliklerden, araştırma-sorgulama gerektiren deneysel çalışmalara, dinleme etkinliklerinden dikte çalışmalarına kadar çok geniş bir yelpazede birbirini tamamlayan disiplinlerüstü program anlayışı çocuğun bütünsel gelişimini karşılayan ve destekleyen bir fırsat olarak öne çıkmaktadır.
Bu perspektiften baktığımızda okulun eğitim anlayışı ve politikalarının uzaktan eğitim planlamalarına nasıl yön verdiğini görebiliyoruz. Öğrencinin çok yönlü gelişimini önemseyen, sosyal ve duygusal ihtiyaçlarına en az akademik ihtiyaçları kadar duyarlılık gösteren, bireysel farklılıklarını zenginlik olarak gören ve dijital sınıf ortamında da bunu tüm öğrenenler için fırsata dönüştürebilen, ölçme ve değerlendirme süreçlerini çocuğun gelişimi için bir araç olarak kullanmayı benimseyen okullar, bunları sağlayabilecek içeriklerin tasarımına ve şartların planlanmasına odaklandılar.
Tüm bu parametreler açısından bakıldığında uzaktan eğitim; zamandan ve mekândan bağımsız olarak yapılabilmesi, bireye öğrenme sorumluluğu kazandırması, kendi kendini değerlendirme becerisi edinmesi ve bir gününü planlamayı öğrenmesini sağlamak gibi özellikleriyle öğrenmeye ciddi katkısı olabilecek bir süreçtir. ODTÜ Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Soner Yıldırım’ın da belirttiği gibi yüz yüze eğitime ara verilen bu süreci bir fırsata çevirmek ve özellikle okul öncesi ile ilkokul öğrencilerinin öz düzenleme becerilerini geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılması bu süreçte Terakki Vakfı Okulları olarak önceliğimiz olmuştur.
Çocukların gelişim süreçlerinde yer alan fiziksel, ruhsal, bilişsel ve sosyal alanların uyumlu bir şekilde gelişmeye devam etmesi onların sağlıklı bireyler olmaları açısından büyük önem taşımaktadır. Okullarımızdaki tüm ders ve etkinliklerin kurgusunda bu dört gelişim alanının dengeli bir biçimde geliştirilmesi her zaman olduğu gibi bu süreçte de hedeflenmiştir.
New York Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Selçuk Şirin’in de önemle belirttiği gibi, öğrencilerimizin evde oldukları bu dönemi onlarda ekran bağımlılığı yaratmadan, özellikle küçük yaş grubundaki çocuklar için müfredat (başarı) kaygısı taşımadan, zenginleştirilmiş etkileşimli içeriklerle değerlendirmek ve onlara kendilerini tanımaları ve geliştirmeleri konusunda yardımcı olmak önceliklerimiz arasında yerini almıştır.
Uzaktan eğitimde sözü edilen asıl uzaklık, öğrenmeyi engelleyen iletişimsizlik ve psikolojik etmenlerden kaynaklanmaktadır. Tüm planlama ve uygulamalar bu uzaklığı belirleyen faktörlerin başında gelen öğrenci ve öğretmen arasındaki etkileşimi artırmaya yönelik gerçekleştirilmiştir.
OECD tarafından yayınlanan Öğrenme Pusulası 2030 belgesinde de belirtildiği gibi öğrenciler öğrenmelerinde özne olduklarında, yani neyi ve nasıl öğreneceklerine karar vermede aktif bir rol oynadıklarında, öğrenmek için daha fazla motivasyona sahip olurlar. Bu eğitim anlayışıyla bu öğrencilerin aynı zamanda “nasıl öğreneceklerini öğrenmeleri” daha olasıdır. Tüm bu nedenlerle okullarımızda uzaktan eğitim programımızda kullandığımız öğrenme materyallerimizin öğrencilerimizin öz düzenleme ve özne olma becerilerini geliştirmeye yönelik olmasına özen gösterilmektedir.
İnsan ömrünün seksen yıl ortalamasına uzadığı günümüzde artık eğitim ihtiyacı yirmili yaşlarda son bulmayacak ve bireyler yaşamları boyunca kendi eğitim süreçlerine devam edeceklerdir. Bireylerin kendi gelişimlerinden sorumlu olacağı, bilgiyi değerlendirmenin, yeni bilgi üretmenin, bilgiyi analiz ve sentez edebilmenin ve bunlara bağlı olarak eleştirel düşünmenin çok önemli olduğu bir gelecek artık kaçınılmaz olmuştur. Bu geleceğe öğrencilerimizin değer katabilmeleri için bu dönemi bir fırsata dönüştürmek biz eğitimcilerin öncelikli görevi olmuştur.
Zehra Kasap
Okul Müdürü
Özel Şişli Terakki Anaokulu ve İlkokulu