Anne baba olma yolculuğu süresince doğacak olan çocuk için ebeveynler çeşitli hayaller kurarlar. Dünyaya geldikten sonra çocuklarıyla birlikte oynayacakları oyunların, gidecekleri yerlerin, onlara öğretecekleri değerlerin neler olacağını düşünürler. Bu hayaller ve düşünceler kişiden kişiye değişmekle beraber “Çocuğunuzun nasıl bir birey olarak yetişmesini istersiniz?” şeklindeki bir soruya çoğu ebeveynin “kendi ayakları üzerinde duran, özgüvenli, iyi bir eğitim almış, yabancı dil bilgisi olan, iletişimi güçlü …” şeklinde bir cevap vereceği kuşkusuzdur. Yaklaşık 3 yaşından 19 yaşına kadar kişiliğin oluştuğu yaş döneminde ebeveynlerin bu özelliklere sahip bireyleri yetiştirmede en büyük yardımcıları, vizyon ve misyonu kendi bakış açısıyla örtüşen, kurumsal bir yapısı olan, geleceğin bilinmeyen dünyasına hazırlık yapan okullardır.
Okullar artık verilen derslerde sadece belli müfredat içeriklerini sunan yapılar olmaktan çıkıp sorgulamaya, neden-sonuç ilişkisini anlatmaya, öğrencinin kendini tanımasına, kendisi için doğru kararları almasına, doğru ile yanlışı ayırt etmeyi öğrenmesine yardımcı olan, başkalarına karşı duyarlı, gelişmeye, araştırmaya, yeni bilgiler öğrenmeye kendiliğinden istekli çocuk ve gençler yetiştirmeye önem vermelidir.
Öz Düzenleme Becerilerinin Temelleri Anaokulu ve İlkokul Döneminde Atılır
Bilişsel, psikomotor, dil, sosyal-duygusal gelişim alanlarının temellerinin atıldığı okul öncesi dönemde çocukların iyi bir eğitim almaları çok önemlidir. Okul öncesi dönemdeki çocuklar için zenginleştirilmiş öğrenme ortamları ile çocukların farklı hızda gelişen öğrenmeleri için uygun programlar ve materyaller kullanılmalıdır. Bu yaşlarda duygularını tanımayı öğrenen çocuklar; iletişim becerisi güçlü, karşısındakini anlamaya açık, dinlemeyi bilen, sorun çözme becerisi gelişmiş kişiler olarak geleceğe adım atarlar. Akademik bir müfredatın yanı sıra sanat, yabancı dil, güvenli ilişkiler kurma, fiziksel aktivite imkânlarının da bulunduğu bir öğrenme ortamında çocuklar kendilerini tanımaya, keşfetmeye, kendileri için doğru kararları almayı öğrenmeye açık hale gelirler.
İlkokula başlaması ile çocuğun hayatına pek çok akademik beceri girer. Çocuk için bu dönemde yeni bilgiler öğrenmeye açık ve istekli olmasının sağlanması önem taşır. Anaokulunda temelleri atılmaya başlamış olan öz düzenleme becerileri üzerinde çalışmak, ilkokul çağı çocuğu için şarttır. Duyguları, düşünceleri, davranışları organize etmeye yarayan ve bireyin çevreden gelen uyaranlara en uygun şekilde tepki vermesini sağlayan birçok beceri ile oluşan öz düzenleme, yıllar içerisinde farklı deneyimler ile yavaş yavaş şekillenir. Erken çocukluk yıllarından itibaren öz bakım konusunda çocukların kendi yapabilirliklerini öne çıkaran bir bakış açısı ile gösterdikleri gelişime fırsat veren ebeveyn ve okul tutumları sayesinde öz düzenleme becerisinin temelleri atılmış olur.
Sosyal bir ortam olan sınıflarda ilkokulun ilk yıllarında başlayan grup çalışmalarına ağırlık veren yaklaşımlar öğrencilerin; grupla birlikte öğrenme deneyimi, ihtiyaçları fark etme anlamında farkındalık geliştirme, hoşgörü göstermeyi öğrenme, yardımlaşma, ortak bir amaç için çalışma, esnek olabilme, negatifi tolere edebilme ve baş edebilme, empati duyma, kabul ve şefkat becerilerini geliştirme fırsatı bulmalarını sağlar. Böylelikle de ilerideki hayatlarında yaşayacakları çatışma çözme durumlarına ilişkin prova yapmış, uzlaşma kültürüne aşinalık geliştirmiş, başkalarının haklarını gözetme konusunda duyarlılık kazanmış olma yolunda önemli adımlar atmış olurlar.
Geleceği İnşanın En Önemli Unsuru: Okul ve Aile İş Birliği
Ortaokul döneminde öğrencilerin kendi davranışlarının sorumluluğunu almaları beklenir. Okulun bu dönemde öğrencilerin akademik başarılarını desteklemekle birlikte arkadaşlık ilişkilerini izleyen, dijital okuryazarlık becerilerinin gelişmesine katkı sağlayan, güvenli teknoloji kullanımında onlara yol gösteren bir bakış açısı sunması beklenir. Olumlu davranışları içselleştirmesi beklenen gençlerin karşısında kararlı, tutarlı, tüm duyguları kapsayıcı bir yaklaşım sergileyen yetişkin tutumları ile öğrencilerin hayata hazır hale gelmesi desteklenmelidir. Okulun; çocuğun bireyselleştiği, kendini yeniden keşfettiği, kimliğini oluşturma adımlarını hızla atmaya başladığı bu dönemde hem genci anlayan hem ebeveynlere doğru rehberlik yapabilen bir anlayış içinde olması gerekir. Kimi zaman sancılı, kimi zaman da kolayca geçilen bu dönemde hassas dengelerin kurulması önemlidir.
Lise yaşamı, öğrencinin akademik alanda sorumluluklar alması, hedefler oluşturabilmesi, gelecekteki yaşamı için duygusal hazırlıklar yapabilmesi adına gence olanaklar sunar, teşvik eder. Bu dönem içinde genç kendini tanır ve kimliğini inşa eder. Gençlik dönemi insan hayatının belki de en unutulmaz dönemleri arasında yer alır. Genç, “Ben kimim?” sorusuna cevaplar ararken bir yandan da korunaklı olduğu çocukluk dönemine veda etmeye, yaşamına dair yeni çerçeveler oluşturmaya başlar. Okul, gencin bu sorgulama döneminde ona rehberlik edebilmeli, çeşitli imkânlar sunmalı ve geleceğini planlama sürecinde ailesi ile iş birliği içerisinde olmalıdır.
Küçük yaştan başlayıp yetişkin olana kadar süren bu yolculukta, öğrencilerin hayata hazırlanmaları sürecinde aileleri de sürece dâhil etmek önemlidir. Öğrenciler için hazırlanan bu sağlıklı gelişim ortamlarında elde edilen gözlem ve verilerin, aileler ile değerlendirilmesi, çocuğun doğru bir şekilde tanınması ve gelecek inşasında en önemli iş birliği kanalıdır.
Meltem Erdinç Cingöz
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Servisi Koordinatörü
Terakki Vakfı Okulları